Küçüldükçe Büyüyen Değer: Tevazu
Bizim İç Anadolu’nun insanı mütevazıdır, bilir ki yere düşen yaprak rüzgârla değil, kaderle düşer. Göğsünü kabartmaz, övünmekten sakınır. Koca koca laflar edenlere pek itibar etmez, zira eskiler “Yüksekten uçan, çabuk düşer” der. Tevazu, işte böyle sessiz bir güçtür bizim buralarda.
Yaşlı bir amcamız vardı, köyde herkesin sevgisini kazanmıştı. Mütevazılığıyla nam salmış bu adam, ne zaman birine iyilik etse arkasından derdi ki: "El benim değil, Allah’ın eli uzandı." Kimseye yük olmaz, işine gücüne bakardı. Bir gün gençler sordular:
— Amca, bunca iyilik edersin, neden kendinden bahsetmezsin?
O da gülümseyerek şu kıssayı anlattı:
Bir pınarın başında iki ağaç varmış. Biri gösterişli, dalları göğe yükselmiş. Diğeri mütevazı, eğilmiş suya yakın. Gösterişli olan övünür dururmuş:
— Bak bana, ne kadar heybetliyim! Herkesten yüksekteyim!
Mütevazı ağaç ise susar, rüzgârda dallarını eğermiş. Gün gelmiş, büyük bir fırtına kopmuş. Göklere yükselen ağaç rüzgârın şiddetine dayanamamış, kökünden sökülmüş. Eğilen ağaç ise dimdik ayakta kalmış. Çünkü ne kadar küçülürsen, o kadar sağlam kalırsın.
Tevazu, bizim oralarda da tıpkı o mütevazı ağaç gibi güçlü kalmanın sırrıdır. İnsan alçaldıkça gönüllerde yükselir. O yüzden derler ya:
"Tevazu, gönül toprağında açan en güzel çiçektir."
Hadi, gelin bu hayatta biraz da alçakgönüllü olalım. Gösterişin değil, gönül huzurunun peşine düşelim. Çünkü asıl büyüklük, küçülebilmeyi bilmektir.
Toprak ol ki, üzerinde güller açsın.
YanıtlaSilTeşekkürler çok sağolun
Sil