Anam derdi ki, “Tabağın dolu da olsa, nasibin kaşığın aldığı kadardır.”
O zamanlar pek anlamazdım bu sözün derinliğini. Zannedersin ki elinle alamadığın, gözünle göremediğin şey senin değildir. Oysa hayat öyle değil. Sofrada ne kadar yemek olursa olsun, senin kaşığın ne alırsa, o kadardır karnını doyuran.
Bugün bakıyorum da insanlar hırsla, aceleyle, bir şeyleri kapma telaşında. Daha çok mal, daha çok para, daha çok ün... Ama sonunda dönüp dolaşıp bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç kalıyoruz. Çünkü mesele tabağın doluluğu değil, kaşığın ne kadar taşıdığı.
Kimi bir kuru ekmeği şükürle yer, kimisi sofranın ortasında bile aç kalır. Nasip işte… Bazen sofradasın ama tok kalkamazsın. Bazen de hiç sofraya oturmadan doymuş gibi kalkarsın.
O yüzden kıymetini bilmek lazım. Elindekine şükretmek, gözünü başkasının tabağından çekmek lazım. Herkesin nasibi ayrı, herkesin kaşığı kendi elinde.
Unutmayın..
Tabağı değil, nasibi büyütmeye bak. Çünkü nasip, ne eksik gelir ne fazla. Tam vaktinde, tam gerektiği kadar gelir..
Yorumlar
Yorum Gönder