Günlük hayatımızın koşuşturmacası içinde çoğu zaman sıradan diye nitelendirdiğimiz anların değerini unuturuz. Oysa bir düşünün, her akşam işten eve dönmek, aynı sofrada sevdiklerinizle oturmak ya da dostlarla paylaşılan bir kahve molası… Bu anların kıymeti, ancak elimizden kayıp gittiklerinde fark edilir. Rutinlerin, birer nimet olduğunu anlayabilmek için illa ki kaybetmek zorunda mıyız?
Hayatımızı renklendiren, büyük olaylar ya da çarpıcı değişimler değildir aslında. Bizi asıl besleyen, günbegün yaşadığımız bu küçük, mütevazı anların sürekliliğidir. Bir çocuğun okuldan eve dönüşü, bir annenin her akşam aynı saatte sofra hazırlaması ya da yaşlı bir babanın her sabah bahçeyi sulaması… Bu sıradanlık, bir düzen ve huzur kaynağıdır. Rutinler, hayatımızın görünmez ipleri gibidir; kopmadıkları sürece fark edilmez ama kopunca, hayatımızın dengesi sarsılır.
Ne yazık ki, çoğu zaman bu basit anların değerini fark etmek için kayıplarla yüzleşmek zorunda kalırız. Sağlığımız bozulduğunda, sevdiklerimiz uzaklaştığında ya da hayatın zorlayıcı yanlarıyla yüz yüze geldiğimizde, sıradan bir günün bile ne denli kıymetli olduğunu anlarız. Ancak bu farkındalık, kayıplar yaşanmadan da mümkündür.
Peki, bu rutinlere nasıl daha çok değer verebiliriz? Öncelikle her günün, hatta her anın farkında olarak yaşamayı öğrenmeliyiz. Sabahları uyanabildiğimiz için, işten eve sağ salim dönebildiğimiz için, dostlarımızla bir kahve içebildiğimiz için şükretmek bir başlangıç olabilir. Küçük anlara daha fazla anlam yükleyip, bu anları yaşarken gerçekten orada olmalıyız. Telefon ekranından başımızı kaldırıp, sevdiklerimize kulak vermeliyiz. Bir kahve içerken, onun tadını gerçekten hissetmeliyiz.
Sonuç olarak, rutin diye küçümsediğimiz her şeyin aslında hayatımızın temeli olduğunu unutmamalıyız. Kaybetmeden fark etmek mümkün. Hayatın bize sunduğu bu sessiz nimetlere daha fazla kulak vermeli, her günün kıymetini bilerek yaşamalıyız. Çünkü sıradan sandığımız o anlar, bir gün en büyük özlemimiz olabilir.
Yeniden görüşmek dileğiyle.. Selamlar.
Murat Uzun
Merhabalar Murat Bey.
YanıtlaSilYazınızı bir solukta okuduktan sonra, tekrar satır aralarına göz attım. Tekrar okudum. Tekrar yine satır aralarındaki perdeyi kaldırdım ve şöyle bir göz attığımda: Her günün kıymetini bilerek yaşamak saptamanıza aynen katılıyorum. Evet ben, o sıradan sandığımız ve kulak vermediğimiz sessiz nimetleri ilerleyen yaşlarımda çok büyük bir özlemle aradığımı biliyorum ve bu arama hala devam ediyor.
Uzaysal boyutu olmayan bir süreklilik olarak tanımlayabileceğimiz zamana güç yetiremiyoruz. Özlemle aradığımız o anlar da işte bu zaman mefhumun tarafımızdan bilinmeyen bir akışı içinde bir daha geri dönülemeyen, ulaşılamayan kaybolup gitmektedir. Elimizdeyken hem kıymetini bilelim, hem de tadını çıkaralım.
Farkında olmadığımız güzelliklere ilişkin kaleme alarak bizlerle paylaştığınız bu güzel yazınız için çok teşekkür ederim. kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Her anın değerini bilmek ve farkında olmak üzere, selam ve saygılarımla.
Merhaba Recep Bey, bloguma hoş geldiniz.
SilSatır aralarındaki derin düşüncelerinizi ve duygularınızı paylaşmanız, yazımın etkisini daha da güçlendirdi. Her günün kıymetini bilmek, aslında hepimizin özlemle aradığı ama çoğu zaman farkında bile olmadığımız bir gerçeği dile getirdiğiniz için çok teşekkür ederim.
Zamanın hızla geçmesi ve kaybolan anların geri getirilememesi gerçekten insanı derinden etkileyen bir konu. Elimizdeki değerleri tam anlamıyla fark edebilmek, yaşadığımız anların kıymetini bilmek çok önemli.
Yazımda değindiğim konulara verdiğiniz değerli katkılar için ayrıca minnettarım. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlık. Her anın farkında olup kıymetini bilmek dileğiyle, selam ve saygılarımı sunuyorum.
Çok haklısınız. Ben de eskisine göre her şeye daha fazla odaklanıyorum, içinde bulunduğum anı yaşamaya çalışıyorum. Yoksa hayat telaşı ya da kaygı küçük güzel anları da mahvediyor. Şükretmek de farkındalık sahibi olunduğunu gösterir.
YanıtlaSilNe güzel bir bakış açısı! Anda kalmak ve şükretmek gerçekten hayatın küçük ama kıymetli anlarını daha anlamlı kılıyor. Bu farkındalık hem huzuru artırıyor hem de yaşama daha derin bir anlam katıyor. Böyle bir yaklaşım, hayatı daha dolu dolu yaşamanıza yardımcı olacaktır.
Silİçinde bulunduğumuz anların kıymetini anlayabilmek için yavaşlamak gerekiyor. Lakin hayat sürekli bize hızlı olmayı telkin ediyor. Durup mutlu olmaya bile vaktimiz yok.
YanıtlaSilKesinlikle haklısınız. Hayatın hızına kapıldıkça, asıl değerli olan şeyleri kaçırabiliyoruz. Yavaşlamak ve durup etrafımıza bakmak, mutluluğu yakalamak için bir gereklilik. Belki de mutluluğu aramak yerine, her anın içinde saklı olan mutluluğu fark etmeyi öğrenmeliyiz..
Sil